Çin’in Uygurlara hiç bir yerde hayat hakkı tanımıyor

(Abdulhakim Idris)

“Amaç, Uygurları hayat hakkı tanımamak ve onları Doğu Türkistan’a zorla gönderip kamplara koymak”

Bu ifade, Çin’in iç bölgelerinde Xiamen şehrindeki Han Çinli bir işadamına ait. Bitter Winter yayın kuruluşunun internet sitesinde yayınlanan haber Komünist Parti’nin Doğu Türkistanlılara yönelik baskısını ülkenin her yerinde uygulandığını gösteriyor. Deng Jie imzasını taşıyan haberde yer alan detaylar, Çin Komünist Yönetiminin soykırım suçu işlediğini bir başka delili.

Birleşmiş Milletler’in Soykırım Sözleşmesi’nin ki Çin’in de imzalayıp taraf olmuştu,  ikinci maddesinde soykırım kapsamına giren suçlar sarılanıyor. Bu maddenin ‘C’ bendinde yer alan ve cezalandırmayı gerektiren husus şu, “Grubun bütünüyle veya kısmen fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını değiştirmek.” Bugün Komünist Dikta, Müslüman Uygurlar, Kazaklar ve diğer Türk topluluklarının yok etmek amacıyla kurduğu kamplara milyonlarca masum insanı sürdü. Bu insanların tek suçları kendi kültürlerini ve dinlerini yaşamak, yurt dışındaki akrabaları ile görüşmek ve benzeri hususlardı. Bir yandan milyonlarca insanı vahşi sömürcelik mantığı ile ortadan kaldırmak için yaşam şartlarını değiştirirken, Çin’in iç bölgelerinde yaşayan Uygurlara da benzer zulümleri yapmaya devam ediyor.

Bitter Winter’in yaptığı araştırmalara göre Xiamen bölgesinde polis bütün ev sahiplerine yazı göndererek evlerini kesinlikle Müslüman Doğu Türkistanlılara kiraya vermemeleri gerektiğini aksi takdirde cezalandırılacaklarını duyuruyor. Kapı kapı dolaşarak evlerde kimlerin kaldığını kontrol eden Komünist Parti polisleri bir ev sahibine yerini Uygurlara kiraya verdiği için 500 yuan yani yaklaşık 70 dolar ceza kesiyor. Üstelik ev sahibinden kalan Uygurların bilgilerini de alıp gidiyor. Ancak bu durum oradaki yerel halkın da tepkisini çekiyor. Bütün baskılara rağmen bir şekilde ev bulanlar veya polisten izin almayı başaran Uygurların kaldıkları yerlere de hemen güvenlik kameraları yerleştiriliyor. Kaldıkları yerden ayrılacakları zamanda da karakola bildirmek zorundalar. Yani bir anlamda Doğu Türkistan’da kurulu ağır gözetleme sistemini Komünist Parti, nerede bir Uygur varsa oraya taşıyor.

Shenzen şehri yönetiicileri, “Yöneticiler Uygurların terörist olduklarını bu nedenle hareketlerinin kısıtlanması gerektiğini iddia ediyor. Ancka bu görüşe katılmayan Han Çinlileri, “Bu Uygurlar buraya iş yapmaya geldiler. Onlar kesinlikle terörist değil bu bir ırksal ayrımcılık” diyerek tepki gösteriyor. Xiamen ve diğer şehirlerdeki Uygur işyerleri de sürekli olarak polis tarafından denetleniyor. Bu durum da dükkanlara gelen müşterilerde işverene karşı şüpheler oluşturuyor. Örneğin “Xinjiang Hotan Jade Roast Lamb” adlı restoran sürekli yapılan polis baskınlarının neticesinde kapanmak zorunda kalıyor. Pekin yönetiminin Uygurlara baskı yapmak adına, iş yeri kiralamadan, ev tutmaya otelde kalmaya kadar her alanda ağır kısıtlamalar getirildiğini söyleyen Han Çinli işadamı, “Buaradaki amaç onların hayat kaynaklarını tüketmek ve Doğu Türkistan’a göçe zorlayıp orada kamplara kapatmak” tespitini yapıyor.

Xiamen kentinde yaşananlar, Çin Komünist Partisi’nin Uygurları yok etme adına hayat şartlarını zorla değiştirdiğinin yani soykırım suçu işlediğini bir başka delili olarak kayıtlara geçiyor.

 

(Soykırım sözleşmesinin 2. maddesinin

verilmesi; c) Grubun b¸t¸n¸yle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;

Madde 4- Soykırım suÁunu veya ¸Á¸nc¸ maddede gˆsterilen fiillerden birini işleyenler, anayasaya gˆre yetkili yˆneticiler veya kamu gˆrevlileri veya ˆzel kişiler de olsa cezalandırılır. Madde 5- Sˆzleşmeci Devletler, bu Sˆ)