Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) dünyaya egemen olmak uğruna attığı adımları uluslararası evrensel hukuka ve demokratik sistemlere tehdit oluşturmaya devam ediyor. Çin Komünist Rejimi işgal ettiği Doğu Türkistan’ı kuşattığı sanal duvarları Dijital İpek Yolu (Digital Silk Road – DSR) inisiyatifi altında dünyaya yayıyor. 2015 yılında duyurulan DRS’ye katılan ülkelere despotik Çin rejiminin ilk öğrettiği şeyler internetin nasıl sansürleneceği. Bu da özgür iletişim platformunun otoriter rejimlerle kontrol edilmesi anlamına geliyor.
Amerika Merkezli The Diplomat yayın kuruluşunda Joshua Kurlantzick imzasıyla yayınlanan makale DRS’nin uygulanış biçiminin uluslararası sistemi tehdit ettiğine dair uyarılar barındırıyor. Dünyanın iletişim teknolojileri anlamında yeni bir dönemden geçtiği her geçen gün yeni yazılımlar ile insanların hayatının kolaylaştığı artık inkar edilemez bir gerçek. Bunun için her ülke iletişim teknolojisi alt yapılarını geliştirmek ve hızlı interneti halkına sunmak için yatırımlar yapıyor. Bu açıdan bakıldığında bir ülkenin başka bir ülkeye iletişim alanında yatırım yapması ve destek olması doğaldır. Ama konu otoriter Çin rejimi olunca bu kez devreye sansür, bilgileri toplayıp şantaj olarak kullanma ve entelektüel hırsızlık devreye giriyor. Söz konusu makalede de Kurlantzik’in dikkat çektiği tehlikelerin başında bu geliyor. Resmi olarak 16 ülkenin ama Kuşak ve Yol İnisiyatifine üye diğer ülkelerin sayısı da dikkate alındığında Afrika ve Ortadoğu’da çok sayıda ülkenin DSR’nin parçasına dönüştüğü tahmin ediliyor. DRS kapsamında ise gittikleri ülkede cep telefonu ve internet konusunda yatırım yapan sino-sömürgeci Çin rejiminin elemanlarının muhatap devlete ilk öğrettikleri şey ise internetin sansürlenme yolları. Bu da özellikle demokrasisi ve ekonomisi tam gelişmemiş otoriter sistemlerle yönetilen ülkelerde halkın yeni bir baskı ile karşı karşı kalması anlamına geliyor. Örneğin Ekvator’da halkın güvenliği için kurulan güvenlik kameraları sistemi emniyet teşkilatı yerine istihbarat birimine gönderiliyor. Ülkede görece suç oranı azalsa da toplanan görüntüler muhalif siyasi görüşleri baskı altında tutmak için kullanılıyor. Çin’in oradaki yatırımları ise son dönemde sürekli yolsuzluk davaları ile anılıyor ama ülke Çin’e olan borcundan kurtulamadığı için ürettiği ham petrolün yüzde 80’i Pekin’e vermeye razı oluyor. Bir başka tehlikeli unsur ise DSR’ye üye olan ülkeler ister istemez bütün verileri Çin Komünist rejiimi ile paylaşıyor. Bu paylaşım ise kıymetli verilerek şantaj yapılması noktasında Pekin’in eline yeni bir silah verme anlamına geliyor.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Covid-19 salgınını bahane ederek dünyayı QR kodu ile seyahat etmeye çağırmasında da bu despotik düzeni inşa edip bütün ülkeleri Pekin’in yörüngesinde hareket ettirme niyeti yatıyor. Hali hazırda bir çok ülkede Çinli teknoloji firmaları tarafından kurulan gözetleme sistemleri de bunun bir parçası olarak görülüyor. Çin Komünist rejimi BRI kapsamında yer alan ülkelere ‘akıllı şehirler’ projelerini pazarlıyor. İnşaatından telefondaki kablosuna varıncaya kadar her aşamasında Çin’in kasasını dolduran bu akıllı şehirler, dijital platformlarda kullanılan arka kapılarla birlikte artık sanal olarak Pekin’e bağlı birer uydu şehre dönüşüyor. Kahire’nin yeni başkenti bunun çarpıcı örneklerinden. Mısır hükümetinin bütün binalarının yer alacağı yeni şehrin her aşaması Çinliler tarafından yapılıyor. Mısır hükümeti aynı zamanda DSR kapsamında internetin sansürlenmesi konusunda ilk eğitim alanlardan. Ülkedeki 5G teknolojisi için Huawei ile anlaşan yönetim bir yandan da Çin’in bastırması ile internete sansür getirecek yasal düzenlemelere hazırlık yapıyor. Zambia’da Huawei 5G teknolojisi ile birlikte veri depolama merkezini inşa ediyor. Bunun bir sonraki adım ise yeni iletişim alt yapısı ile siyasi muhaliflerin takip edilmesi ve basının sansürlenmesi şeklinde karşımıza çıkıyor. Üstelik bu durum sadece Avrupa’da ve Ortadoğu’da değil Sırbistan gibi ülkelerde de görülüyor. Ama hem AB üyesi hem de ABD ile ilişkiler Sırbistan hükümetinin frene basmasına neden oluyor. Sonuç olarak internet teknolojisini Pekin’in Truva atları Huawei ve ZTE gibi firmalara teslim etmek sanal sansür sisteminin dünyaya yayılması demek. Kritik bilgileri eline geçiren Çin Komünist rejimi tarafından da istediklerini şantajla yaptırma fırsatı sunuluyor. Küresel iletişim açısından ise en büyük risk Çin’de kurduğu kapalı devre sistemini BRI’deki her ülkede uygulamaya sokmak isteyen Pekin’in nihai hedefi global internet ağını parçalamak ve dijital emparyalist bir düzen inşa etmek. Bu düzenin inşa edildiğinde dünyayı nasıl bir sonucun beklediği ise Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımla görülüyor.