Çin intikam için kaçırdığı emekli doktoru toplama kamplarında tutmaya devam ediyor

Rushan Abbas, activist, talks about the human rights situation for Uyghurs in China (Photo: Screengrab from USEmbassyVienna’s channel on YouTube)

Rushan Abbas, activist, talks about the human rights situation for Uyghurs in China (Photo: Screengrab from USEmbassyVienna’s channel on YouTube)

DNA

Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği soykırım suçlarının kurbanlarından biri Dr. Gulshan Abbas. Sağlık gerekçeleri ile doktorluk mesleğinden erken yaşta emekli olan Dr. Abbas, kız kardeşi Rushan Abbas’ın Çin’deki soykırımı durdurmak için yürüttüğü faaliyetlere misilleme olarak kaçırıldı. Uygur Hareketi’nin (Campaign For Uyghurs – CFU) Kurucusu ve İcra Kurulu Direktörü Rushan Abbas, kız kardeşi hakkında 21 ay boyunca hiçbir bilgi alamadı. Özgür Asya Radyosu’nun yaptığı araştırmalar sonucunda Dr. Abbas’ın toplama kamplarına gönderildiği ortaya çıktı.

CFU İcra Kurulu Direktörü Rushan Abbas, Çin Komünist Partisi’nin Uygur halkına yaptığı zulümleri Hindistan merkezli DNA India News gazetesine anlattı. Abbas, “Çin rejimi, toplu tecavüzler, organ kaçaklığı ve kısırlaştırmanın da yer aldığı insanlık dışı bu suçları nedeniyle hesap vermelidir” dedi. Haberde, uluslararası insan hakları organizasyonlarının Çin Hükümetini Uygurları ezmek amacıyla toplama kamplarına göndermesi, dini inançlarının gereklerini yerine getirdikleri için cezalandırılması ve köle gibi zorla çalıştırılması nedeniyle eleştirdiği hatırlatıldı.

Gazete, Dr. Gulshan Abbas’ın emekli bir doktor olduğunu ve iki yıldır ailesinin onu bulmak için mücadele ettiğini kaydetti. Habere göre, Abbas’ın ailesi iki yıl sonra O’nun Çin’in toplama kamplarından birine gönderildiğini öğrendi. Rushan Abbas, ablasının kaçırılıp kamplara gönderilmesinin gerekçesinin, kendisinin Pekin Hükümeti’nin suçlarını ortaya dökmesi nedeniyle intikam almak olduğunu ifade ederek, “Hiçbir suça işlememiş ablamın bir an önce serbest bırakılması gerekiyor” dedi .

Rushan Abbas, Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de doğup büyüdü ve daha sonra 1989 yılında Amerika’ya taşındı. Washington State Üniversitesi’nde eğitim gören Abbas, daha sonra hayatını Uygur insan haklarının duyurulmasına adadı. Abbas bu kapsamda 5 Eylül 2018 yılında Amerika’nın Başkenti Washington DC’de bir panele katıldı. Panelde eşinin ailesinin başına gelenleri ve Çin’in Nazilerden ilham alarak inşa ettiği toplama kamplarındaki durumu anlattı. Konferanstan tam 6 gün sonra ablası Dr. Gulshan ve teyzesi, Abbas’tan intikam almak amacıyla kaçırıldı. Rushan Abbas, “Bizim onun nerede olduğunu ve nerede tutulduğuna dair herhangi bir bilgimiz yok. Onunla hiçbir iletişimimiz yok. Çin hükümeti açıklama taleplerine hiçbir zaman cevap vermedi. Onun durumunu Özgür Asya Radyosu’nun yaptığı haberle öğrenebildik” diye konuştu. 21 ay sonra gelen ve Dr. Gulshan’ın çalıştığı hastanedeki kaynaklardan elde edilen bilgilere göre o tutuklanıp kamplara gönderilmişti. Abbas, “Kız kardeşim hiçbir suç işlememiştir. Emekli bir doktordur ve her zaman kanunlara uyan saygın bir vatandaştır” dedi.

Dr. Gulsan Abbas’ın başına gelenler, uluslararası insan hakları savunucusu örgütlerin Çin’in Uygurları yok etmek amacıyla toplama kamplarına göndermesine dair tepkilerinin haklı olduğun bir kez daha gösterdi. Rushan Abbas, Komünist Yönetimin işlediği suçların bazılarını şöyle sıraladı, “Uygur kızların Çinli erkeklerle zorla evlendirilmesi, toplu tecavüzler, zorunlu doğum kontrolü, bebeklerin kürtajla zorla aldırılıp öldürülmesi, dini aktiviteleri yapanların tutuklanması, zorla çalıştırılma yöntemi”

Kız kardeşinin bir an önce serbest bırakılmasını isteyen Abbas, “Çin bu suçlar nedeniyle insanlık karşısında hesap vermeli” vurgusunu yaptı.

DNA India News’in haberinde Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın geçen haftalarda yayınlanan özgürlükler raporuna da değinildi. Raporda, milyonlarca Uygur’un Çin tarafından toplama kamplarına gönderildiği, kamplarda dilleri, dinleri ve kültürlerinden vazgeçmeleri için baskı gördükleri, hatta işkence, psikolojik taciz, cinsel saldırı ve zorla kısırlaştırma gibi zulümlere maruz kaldıkları dile getirildi. Çin’in Doğu Türkistan’ı kontrol altında tutabilmek için ileri seviye teknolojilerle o ülkeyi sanal hapishaneye dönüştürdü, bu kapsamda her yere güvenlik kameraları yerleştirildi, yüz tanıma sistemleri ve DNA örneklerinin toplanması ile Orwellian bir yönetim şekli uygulanmaya başlandı. Kamptan çıkanların anlattıkları bu zulümleri doğruladı.

Çin hükümeti bugüne kadar yaşananların hepsini inkar etse de kamuoyuna yansıyan ve Çin hükümetinden sızan belgelere dayanan raporlarda, Pekin Hükümeti’nin Uygurlara yönelik zulüm politikası doğrulanmış oldu. Bu raporlarda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ‘merhamet yok’ ifadesinin ışığında sözde terörle mücadele adı altında Doğu Türkistan halkının baskı altında tutulmasını yerel yöneticilerden istediği de yer a