Çin Komünist rejimi Uygur halkını asimile etmek üzere kurduğu toplama kamplarındaki faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Bu soykırım sürecinde ortaya çıkan gerçeklerden biri de Uygurların batılı şirketlerin Çin’deki fabrikalarında zorla çalıştırılması oldu. Uygur Hareketi’nin kurucusu ve Genel Direktörü Rushan Abbas, Amerikan Kongresi’nin Çin özel komisyonunda 11 Mart’ta yaptığı konuşmada bu yaşanan zulme bir daha dikkat çekti. Abbas, “Tarih bu soykırıma sessiz kalanları unutmayacak” dedi.
Abbas’ın konuşmasının detayları aşağıda yer alıyor:
“Senatör Rubio, Kongre Üyesi McGovern ve Komisyonun seçkin üyeleri, ailemin kayıp üyeleri, Çin’in toplama kaplarında kalan milyonlarca Uygur ve hükümet kontrollü insan kaçaklığının mağdurları ve zorla çalıştırılanlar adına bana bu tanıklık yapma imkanını verdiğiniz için teşekkür ederim.
Uygur halkı ve diğer Türk halklarının yaşadıkları bugün bilinen bir gerçektir. Uygur etnik kimliği damgalandı ve dini inançları şeytanlaştırıldı. Irkçılık ve gelişmiş teknolojik sistemler Çin Milliyetçiliğinin, halkımın en temel hakkı olan onurunu koruma ve temel hayatta kalma mücadelesine karşı silah olarak kullanıldı.
Emekli bir tıp doktoru olan ablam Gülshan Abbas da bu kurbanlardan biri. Kendisi, benim 2018 yılının Eylül ayında Hudson Enstitüsü’nde Çin Komünist Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerini anlattığım konuşmaya misilleme olarak bir hafta sonra kaçırıldı. Çin hükümeti onunla bir daha iletişim kurmamıza izin vermediği gibi hayatta olduğuna dair herhangi bir kanıt veya nerede bulunduğunu gösteren hiçbir bilgiyi bize bugüne kadar vermedi.
Çin Hükümeti, bu kampların ‘insancıl, mesleki eğitim ve iş öğrenme kampları’ olduğunu iddia ediyor. Bu tamamen yalan. Bu kamplarda tutulanlar arasında hiçbir iş eğitimine ihtiyacı olmayan, doktorlar, akademisyenler, profesörler ve iş adamları ile küçük çocuklar ve yaşlılar bulunmaktadır.
Ortaya konan detaylı araştırmalar, bu kampların Uygur halkının ruhunu kırmaya ve onları zorunlu işçilere dönüştürmeyi amaçladığını gösterdi.
Benim sorum şu, kız kardeşimin zorla çalıştırılmasından kim yararlanıyor. GAP, L.L. Bean, Calvin Klein veya H&M; benim kız kardeşim zorla sizin fabrikalarınızdan birinde mi çalıştırılıyor? İyi eğitim almış ve kariyerinde başarılı bir tıp doktorunu fabrikalarınızda bir tekstil işçisine mi dönüştürüyorsunuz?
Nike; Çin’deki en büyük fabrikalarınızdan birinde Hoten şehrinden gelen eşimin kız kardeşleri mi zorla çalıştırılıyor. Biri hemşire biri öğretmen olan bu iki insan, kamplar tarafından ayakkabılarınızı üretmek için modern kölelere dönüştürülmüş müdür? Yoksa, evlerinden kilometrelerce uzakta zorla çalıştırılmaya zorlanan genç Uygur kadınlarını mı tercih ediyorsunuz, ki benim eşimin bir diğer kız kardeşi gibi ev hanımı iken ailesinden koparılıp bir daha çocuklarından haber alamadı.
Kız kardeşim kaçırıldığında, ilk başta, Amerikalı şirketlerin bu tür kaybolmalarla ilgisi olduğuna dair şok edici duruma dair bir fikrim yoktu. 75 yıl önce Siemens, BMW ve Volkswagen gibi markalar Yahudi halkını zorla işçi olarak kullandılar bugün yine aynı şekilde onların tedarikçileri, karlılıklarını artırmak için günümüzün Çin toplama kamplarındaki Uygur halkını zorla işçi olarak kullanıyor. Bu sefer dünyanın diğer önde gelen büyük şirketleri de bu sarsıcı sisteme dahil oldu.
Amerika yasaları, bireysel suçlulara Global Magnitsky yaptırımlarını zorunlu kılar ve zorla çalıştırılan işçiler tarafından üretilen ürünlerin ticaretini yasaklar; peki bu durumda bu yasaların uygulanmasını kim engelliyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e ABD yasaları üzerinde veto yetkisi mi verildi. “Bir daha asla” nın bir anlamı da bugünün Çin toplama kamplarının uygulayıcılarına yaptırım uygulamak ve onlara destek verenlerden ayırmak değil mi?
Çin’in Wuhan virus’e karşı olmak üzere Uygurları sanki tek kullanımlık işçi gibi düşünüp oraya, kapalı olan fabrikaları yeniden açılması için Wuhan’a göndermesi çok endişe verici bir durum. Bu durum, küresel salgın hastalığın ortaya çıktığı Çin’in, insanlara mümkün olduğu kadar tıbbi yardım göndermek ve çatışma oluşturmama yaklaşımı yerine inkar etme, sessiz kalma, yanlış bilgilendirme, bilgi yayanları cezalandırma ve daha çok güvenlikçi bir yaklaşım sergilediğini göstermektedir.
İnsanların, diğer toplumların bu gerçekler karşısındaki sessizliği ve halkıma yapılan bu soykırımı görmezden gelmeleri beni üzüyor. Sadece Çin’i bu soykırımı yapmaktan uzaklaştırmak yerine ödüllendirircesine 2022 Kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmasına izin verilmesi de. Kız kardeşim ve diğer milyonlarca Uygur’un uluslararası ticari anlaşmalar ve ekonomik menfaatler uğruna bir teminat gibi kullanılması beni öfkelendiriyor. Çin’in dünyaya hâkim olacak güç haline dönüşmek için ekonomik tehditler, Kemer ve Yol Girişimi etkisi, borç tuzağı yöntemleri ve BM’deki manipülasyonları beni endişelendiriyor.
Ek olarak, Çin, rüşvetle bazı önemli politikacıların, medya organlarının ve akademisyenlerin tepki vermelerini engellemek için susturması utanç verici bir suç. Eğer bu kontrol altına alınmazsa ne olacağını düşünüyorsunuz?
Bugün Çin ile hiçbir şey olmamış gibi normal şekilde iş yapmaya devam etmek soykırıma destek vermektir ve Çin’in baskıcı Komünist Milliyetçi sisteminin dünyaya yayılmasına yardımcı olmaktır. Tarih bu duruma karşı çıkmayanları ve soykırıma sesiz kalanları mutlaka hatırlayacaktır. Bundan sonra olacaklardan hepimiz sorumluyuz.
Teşekkür ederim.
Rushan Abbas, Uygur Hareketi Genel Direktörü
11 Mart 2020 – Amerikan Kongresi Çin Özel Komisyonu Konuşması
Küresel Tedarik Zincirleri, Zorla İşçi Olarak Çalıştırılma ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi”
Ugur
Bu konunun bir numara muhatabi türk cumhuriyetleri bunlardan beklentimiz cikar gözetmeksizin gereken tepkiyi vermeleridir ve daha İyi bir lobicilik